Ertuğrul Özkök: Erdoğan’ın seçim sonrası 17 santimlik slim fit ihtilalini fark ettiniz mi?

Ertuğrul Özkök, “Zamanın Ruhu” başlığıyla ve “newsletter” olarak paylaştığı yazısında bugün,  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmasını yakmasını “Beyler, İsveç kararı Türkiye’nin dış siyasette son yıllardaki en kıymetli ve alkışlanacak kararıdır…
Mısır’daki “İhvan Kardeşliği” zihniyetinin bir kenara bırakılıp “milli çıkarlar” espirisine dönülmesinden sonra artık Batı ile alakalarda de buna uygun bir istikrar arayışına girildi. Lütfen “Milli çıkarlar” temelinde alınan bu kararı, sadece muhalefet etme uğruna popülist bir demagojiye kurban etmeyin” sözlerini kullandı.

Ertuğrul Özkök’ün “Erdoğan’ın seçim sonrası 17 cm slim fit ihtilalini fark ettiniz mi?” başlıklı yazısı şöyle:

Erdoğan’ın seçim sonrası 17 cm slim fit ihtilalini fark ettiniz mi?

Bugün size çabucak hemen birebir günlerde çekilmiş iki farklı fotoğraf göstereceğim.
Önce dün dünyanın önde gelen medyalarında yayınlanan şu fotoğrafa dikkatle bakın.
Bu fotoğrafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı çok radikal değişimin ipuçları var.
Dikkatli bakın fark edeceksiniz.

Seçim sonrası pantolon kısmında slim fit’e geçti

Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim sonrasında giysi üslubunda radikal bir değişiklik yaptı ve…
Pantolon bölümünde “Slim Fit’e” hakikat bir adım attı.…
Yani dar kesime…
Bu değişim, birebir vakitte vücut lisanına de yansıdı.

Baltık’ı NATO denizi yapan tarihi fotoğraf

Fotoğrafta üç kişi görüyorsunuz.
Solda Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortada NATO Genel Sekreteri ve onun yanında İsveç Başbakanı.
NATO’daki kriz aşılmış, Türkiye İsveç’in NATO’ya girişine yeşil ışık yakmış.
Tarihi bir anın fotoğrafı bu.
Bu yüzyılın başından beri tarafsız siyaset sürdüren İskandinavya yarımadasında, bu siyasetin sonunu simgeliyor.
Bu fotoğrafla birlikte Baltık Denizi artık Rusya’nın hakimiyet bölgesi olmaktan çıkıp NATO hakimiyetine giriyor.

Erdoğan’ı birinci kere bu türlü bir hareketle görüyoruz

Fotoğrafta çok kıymetli iki öge var.
Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vücut dili…
Onu bu hareketle gösteren bu türlü bir fotoğrafını birinci kere görüyoruz.
Seçim öncesi ayağını sürüyen, etrafa ağır gözlerle bakan Erdoğan gitmiş; fit, zinde, kendinden emin bir önder gelmiş.
Kilosu da tam denetim altında ve bu hareketi taşıyor.
Seçim öncesinde pantolonunun içinde ayağa takılan bir alet taşıdığı ile ilgili bütün dedikodulara son veren bir kesim ve vücut lisanı bu.
Bir kere daha merhum Demirel’in o kelamını getiriyor önümüze:
Hiçbir şey muvaffakiyetin yerini tutamaz…
Erdoğan, siyasi mesleğinin en olumsuz, hatta kazanılması imkansız kurallarında, çok az umutla girdiği seçimden zaferle çıkmanın keyfini çıkarıyor.

Pantolon paçasında 17 santime süratli geçiş

Bu yeni psikoloji bir şeye daha yansımış.
Erdoğan’ın pantolunun paça genişliğine…
Benim hesabıma nazaran 17, en fazla 18 cm paça.
Tam olamasa da, bildiğimiz Ralph Lauren yahut İtalyan slim fit bölümüne, kendi ölçüsüne nazaran hayli cesaretli bir adım..
Yani “Yetmez lakin evet” ölçüsünde bir geçiş.
Neticede, Erdoğan’ın seçim sonrasında gördüğümüz bütün pantolonlarında paçalar görünür biçimde daralmış.
Cumhurbaşkanı önümüzdeki 5 yılı için zinde bir imaj amaçlandığı apaçık ve bunu da bayağı başarmış.
Erdoğan artık açık orta Türk siyasetinde en düzgün giyinen başkan.

Kralın Savile Road kesitinin yanında Biden’ın paça genişliği

Şimdi bu karenin yanına ikinci bir kareyi daha koyuyorum.
ABD Lideri Biden’ın İngiltere Hükümdarı Üçüncü Charles’la geçen hafta çekilen fotoğrafı.
Burada bir Kral Charles’ın pantolonunun paçalarına bir de Biden’ınkine bakın.
Kralınki Savile Road terzi dikimi geniş paça klasik pantolon, lakin 77 yaşındaki Biden de tıpkı Erdoğan üzere dar paçaya geçmiş.
Onunki kesin 17 cm.
Biri 69 yaşında 5 yıllığına tekrar seçilmiş; öteki 77 yaşında ikinci periyodu için uğraşa hazırlanan iki başkan.
NATO doruğu öncesi anlaştılar…
Bir “Slim Fit” ittifakı…

İletişim Lideri’nden üç saat sonra gelen şok

Şimdi eskilerin deyişi ile işin zarf tarafından mazrufa bakalım.
Yani bu kıyafetlerle alınan kararlara…
İtiraf edeyim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç konusundaki kararı ile beni şaşırttı.
Yine itiraf edeyim, bu benim için çok memnun bir şaşkınlık oldu…
Haksız da değilim… Şu tabloya bir bakın…
Daha geçen hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İsveç’teki görüşmelerden sonra Türkiye’nin İsveç’e yeşil ışık yakmasına imkan olmadığı izlenimi veren bir açıklama yapıyor.
Dahası, yeşil ışık kararının açıklanmasından 3 saat evvel Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, İsveç’e karşı zehir zemberek bir açıklama yapıyor.
Ama o ne…
O gün akşamüzeri Türkiye İsveç’in yolunu açıyor.

İslamcı-Milliyetçi-Ulusalcı yeni ittifakın kara günü Benim görüşüm şu; Erdoğan İsveç siyasetini harika bir maharetle sürdürdü ve sonuç aldı. Bir vatandaş olarak, kendisini kutluyor ve gönülden destekliyorum. Neden mi? Türkiye’ye hâkim olan İslamcı-Milliyetçi-Ulusalcı yeni seçkin tam gaz Amerika ve Avrupa düşmanlığı yaparken, Cumhurbaşkanı Türkiye’nin çıpasını bir anda yine Batı’ya bağladı. Avrasyacıların kara günüydü geçen pazartesi. Ama emin olun Türkiye için umut verici bir gündü. Şu an Türkiye, Ukrayna’da en Batıcı siyasete geçti ‘İki… (*) İsveç’e yeşil ışık yakarken bir yandan da Türkiye’nin Avrupa Birliği ile münasebetlerini yine canlandıracak bir ileti verdi. Üç… (*) Biden bile Ukrayna’nın NATO üyeliğine soğuk bakarken, Türkiye’yi bir anda Ukrayna’yı NATO’ya ve Batı’ya taşıyan ülke haline getirdi. Şu an itibariyle Avrupa’nın en büyük Ukrayna savunucusu önderi pozisyonuna geldi. Dört; (*)Türkiye’de sürgünde yaşayan Azov kumandanlarını da Ukrayna’ya göndererek, istikrarla götürdüğü Rusya siyasetinde tahminen riskli bir yere oturttu fakat Türkiye’yi Batı ittifakında tesirli bir yere oturttu. Beş; (*) Hiç kuşkunuz olmasın ki, Rusya ile münasebetleri de birebir maharetle dengeleyecektir. CHP önderinin “ama dün karşıtını söylemiştin” deyişini anlamıyorum Muhalefete gelince; İçeride en güçlü ortağı MHP’nin itirazı var. Ancak Devlet Bahçeli kararı Cumhurbaşkanına bırakarak, bu muhalefeti retorik hudutlar içinde tutuyor. Bu olayda benim anlamadığım, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumu. Atatürk’ün dış siyaset unsurlarına, Batı istikametli siyasetlerine bağlı bir partinin genel lideri, bu türlü bir karara nasıl muhalefet eder anlamıyorum. CHP üzere bir parti, “Dün bu türlü demiştin, bugün bu türlü diyorsun, onlar Kuran yaktı sen onlarla anlaşıyorsun” üzere ucuz bir demagojiden nasıl medet umabilir… Bunu söyleyen başkana, “Dün söylenenler bu kadar değerliyse siz, daha bir yıl evvel “Aday olursam genel başkanlıktan ayrılacağım” derken bugün seçilemediğiniz halde genel başkanlıkta kalma kararınızı hangi prensiple açıklayacaksınız…” CHP’yi bu mevzuda İslamcı-Milliyetçi-Ulusalcı Avrasya cephesiyle tıpkı saflarda görmek beni şaşırtıyor.

Beyler, Türk dış siyaseti ulusal çıkarlar eksenine dönüyor

Beyler;
İsveç kararı Türkiye’nin dış siyasette son yıllardaki en kıymetli ve alkışlanacak kararıdır…
Mısır’daki “İhvan Kardeşliği” zihniyetinin bir kenara bırakılıp “Milli çıkarlar” espirisine dönülmesinden sonra artık Batı ile bağlarda de buna uygun bir istikrar arayışına girildi.
Lütfen “Milli çıkarlar” temelinde alınan bu kararı, yalnızca muhalefet etme uğruna popülist bir demagojiye kurban etmeyin.

Son kelamım o 25’lere ve bir de yargıya

Bir kelamım de, şu meşhur “25’lere…”
Hani şenlikleri ve müziği yasaklamak için ortak bildiri yayınlayan 25 derneğin yöneticilerine…
Cumhurbaşkanının İsveç’in NATO üyeliğini, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine bağlayan siyasetinin samimiyetine inanıyorsanız şayet;
Lütfen imzaladığınız o ortak bildiriyi de bugün geri çekin.
Bir de yargıya kelamım var…
Sayın yargıçlar, sayın savcılar lütfen Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Can Atalay ve öteki Seyahat tutukluları hakkında hazırlanan iddianameleri, mütalaları bir okuyun…
Elinizi vicdanınıza, vicdanını adaletin terazisine koyun…
Yakışıyor mu 21’inci Yüzyıl Türkiye’sine bunlar…
Sığıyor mu vicdanınıza…